be up to
1. -i yapabilmek, -in üstesinden gelebilmek: Are you up to this? Bunu yapabilir misin? I´m not up to talking to him today. Bugün onunla görüşecek gücüm yok. He´s still not up to seeing people. Hâlâ insanlarla görüşebilecek durumda değil. I don´t think he´s up to doing a job like that. Bence öyle bir işin üstesinden gelemez o. Is he up to playing that rôle? O rolü becerebilir mi? 2. k. dili (bir halt) karıştırmak/etmek: Just what are you up to? Ne halt karıştırıyorsun? 3. k. dili (bir şeyi) yapmak: What are you up to these days? Bugünlerde ne yapıyorsun? 4. (karar) (birine) kalmış olmak/düşmek; (birinin) seçimine kalmak, (birine) bağlı olmak; (birinin) sorumluluğunda olmak: It´s up to you to finish it. Onu bitirme işi sana kaldı.